BEDELLİ ASKERLİK
Doç. Dr. Ercan Nurcan YILMAZ
Bu cümleye aslında neyin bedeli diye bakmak lazım. Bu açıdan bakınca askerlik yapmamanın bedeli gibi bir yorum çıkar. Hemen şu soruyu sormak lazım!
Neden askerlik yaparız?
Bilimsel olarak: “Askerlik, Türk istiklal ve cumhuriyetini, Türk vatanını korumak ve kollamak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.” Diyebiliriz.
Askerliğini yapıp gelmişlere sorduğumuzda ise değişik cevaplar alırız. Askerlik nöbet tutmaktır veya patates soymaktır veya avcı boy çukuru kazmaktır veya 3 mermi atarak keskin nişancı olmaktır veya vatan borcudur veya komutana muhabbet ile bakmaktır veya sana bir şey sorulduğunda emredersiniz komutanım diye avazı çıktığı kadar bağırmaktır veya sürünmektir vb.
Bu örnekleri artırmak mümkün.
Gerçekte askerlik nedir? Amacı nedir? Olması gereken nedir?
Bize askerlik ne kazandırdı acaba?
Askerlik bu vatan kurulduğundan beri tüm erkekler için yapılması gereken kanuni bir zorunluluktur. Yıllar içinde değişimi;
21 Haziran 1927 Mızıka 2 Yıl – Jandarma 2,5 Yıl – Bahriye 3 Yıl – Diğerleri 1,5 Yıl
30 KASIM 1935 Piyade 18 Ay Jandarma-Gümrük 30Ay
14 TEMMUZ 1950 Jandarma-Gümrük 30 Ay – Bahriye 3 Yıl – Diğerleri 2 Yıl
01 ŞUBAT 1963 24 AY
27 TEMMUZ 1970 20 AY
01 MART 1985 18 AY
10 EYLÜL 1992 15 AY
06 OCAK 1995 18 AY
15 TEMMUZ 2003 15 AY
1 OCAK 2014 12 AY
Yani şu anda yasal olarak kısa dönemler hariç her Türk erkeği için 12 ay askerlik zaruridir.
Bildiğim kadarı ile ailemde (kardeş, amca, dayı, kuzen, dede) askerlik yapmayan yok. Ancak askerlik çağı gelmiş olan oğlumu gönderip göndermemek konusunda kafamda soru işareti var. Çünkü biliyorum ki birileri çocuklarını askere yollamayacak. Birileri için özel kanun çıkartılacak (Şarkıcı Tarkan vakasını hatırlayınız). Artı gidip ne yapacak? Tek oğlumu
Aslında hepimiz biliyoruz ki askerlik erkekliğe atılan ikinci büyük adımdır. Hâlâ Anadolu’nun birçok yerinde askerlik yapmayana kız bile vermezler. Neden?
Şöyle bir yazıyı paylaşmak isterim.
Savaşlarda en sıkıntılı durumlar karşısında bile paniğe kapılmayan ve acziyet göstermeyen Hz. Peygamber bir kumandanda bulunması gereken güçlü irade ve cesaret, sabır ve tahammül, tereddütsüz sorumluluk üstlenme, emri altındakileri iyi tanıma, onlara karşı âdil davranma, zorluklara birlikte göğüs germe, güven ve saygı telkin etme, süratle doğru ve tereddütsüz karar verme, yardımcılarına danışma, sır saklama, zaferle şımarmama ve yenilgiden yılmama gibi vasıflara sahipti. Mümkün olduğu ölçüde kendi zamanında mevcut askerî alet ve araçları kullanmaya önem verirken askerlerinin moralini yüksekte tutma hususunda büyük başarı göstermiş, maddî ve manevî güçler arasında mükemmel bir denge kurmuştur. İnsan psikolojisine ve sosyal ilişkilere önem vermiş, karşılıklı sevgi ve saygıyı, yönetici ve kumandanlara itaati, çekişme ve ayrılığa düşmemeyi tavsiye etmiş, askerî harekâtlar sırasında bile ashabın özel meseleleriyle ilgilenmekten geri durmamıştır.
Düzenli orduların bulunmadığı Arap kabile toplumunda insanlar maddî güçlerine göre kendilerini koruyacak silâhlara sahip olup savaşlarda silâhıyla orduya katılıyordu. Hz. Peygamber savaş durumuyla sınırlı olsa da orduyu belli bir düzen içinde oluşturmak, silâhı bulunmayanlara silâh temin etmek, yeni silâhlar ve savaş teknikleri konusunda onları yetiştirmek için tedbirler almıştır. Orduya katılacak kimselerin her yıl tesbitini bizzat yapıyor (M. Abdülhay el-Kettânî, I, 384-385) ve isimlerini yazdırıyordu (Buhârî, “Cihâd”, 181; Müslim, “Ĥac”, 74; M. Abdülhay el-Kettânî, I, 373; II, 321). Kadınları da gerektiğinde savaşta yiyecek ve silâh taşıma, hastaları tedavi etme gibi hizmetlerde istihdam ediyordu (Buhârî, “Cihâd”, 62-68; İbn Hişâm, II, 239; M. Abdülhay el-Kettânî, II, 179-183).
Kaynak: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=300438
Yine sevdiğim bir söz var. Biz üç tarafı sularla dört tarafı düşmanla çevrili bir devletiz.
Hakikaten de öyle aslında. Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Yahudi’si vs. her devlet gözünü bu güzel topraklara dikmiş ve ne koparabiliriz diye bakıyor. Buldukları her fırsatta top yekûn saldırıyorlar. Böyle bir durumda bizde top yekûn hazır olmalıyız. Tıpkı Peygamberimiz gibi askeri özelliklere haiz olmalıyız.
Devleti idare edenler daha önce de defaten çıkardıkları gibi yine bir bedelli çalışması içindeler. Bu sefer gerekçe nasılsa profesyonel orduya geçiyoruz o zaman ne gerek var askerliğe! Diğer sebepse ABD de ve Avrupa’da yok.
ABD ve bazı Batı ülkeleri gibi profesyonel orduya sahip ülkelerin güvenlik ortamları ve güvenlik ihtiyaçları ile Türkiye’nin güvenlik ortamı ve güvenlik ihtiyaçları birebir aynı değildir. ABD ve Avrupa ülkeleri kendi kıtalarında daha fazla güven içerisinde bulunurken ve günümüzde daha çok küresel ve kıtasal iddiaları nedeniyle denizaşırı güç kullanma çerçevesinde silahlı güce ihtiyaç duyarken; Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar gibi istikrarsızlığın neredeyse sürekli olduğu bir bölgenin tam ortasında yer alan Türkiye’nin güvenlik ortamının özellikleri ve ihtiyaçları daha farklıdır.
Biz Kurtuluş Savaşı vermiş bir milletiz. Biliyoruz ki tekrar savaşacak olursa cephede değil yine Tüm vatan sathında savaşmamız gerekebilir. Savaş durumunda öyle an gelir ki, eli silah tutan herkes dersiniz. Eğitmediğiniz birini nasıl savaşa çağırırsınız?
Aslında yanlış askerlik yapmakta değildir. Yanlış askerliğin nasıl yapıldığıdır. 12 ay boyunca gençliğinin zirvesinde birini alıp patates soydurursanız yanlış yaparsınız.
İlk başta da dediğimiz gibi askerlik harp sanatını öğrenmektir. O zaman harp sanatını öğretelim. 3 ay acemi eğitimi dediğimiz süre aslında bu iş için yeterde artar bile. Yanaşık düzen eğitiminden sonra dolu dolu yapılacak harp eğitimi hem kişiyi geliştirir hem de sıkılmadan askerliğini bitirir. Tabi bu arada 9 mermiden fazla atış yaptırmak ta gerekebilir.
Yedek subaylık eğitimi alanlar beni iyi anlayacaktır. Yanaşık düzen eğitiminden sonra sürekli dersler ile meslek size öğretilmeye çalışılır. Şahsen aldığım birkaç değerli dersi hiç unutmuyorum. Bir çok silahı kullanmayı da orada öğrendim.
Bunun yanında bu işin toplumsal boyutu da var. Siz, parası olana askerlik yok, olmayan buraya gelsin derseniz iş yine yanlış olur. Yöneticiliğin birinci kuralı adil olmaktır. Fakirin çocuğu askerlik yapsın zenginin ki parası ile diğerlerini desteklesin derseniz bir zaman sonra ruhban sınıflarını oluşturursunuz.
Bu işin aslında devlete maliyet açısından ele alınması da gerekir. Nitekim; Belçika ve Almanya’da ekonomik maliyet açısından yapılan araştırmalarda zorunlu askerliğin daha maliyetli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bazı çalışmalarda bu maliyetin bütçeyi zorladığı bile görülmektedir.
Yine bunun çözümü de kısa ve yoğun bir eğitim olmalıdır. Herkes kendi bulunduğu yerde askerlik yapabilir mesela (Evci). Gündüzleri yoğun bir eğitim geceleri ise çoğunlukla evinde kalabilir. Maliyet ise inanılmaz düşecektir.
Ancak siz,“ben askerliği gönüllülük esasına bırakacağım parası olandan para alıp olmayana yaptığı askerlik karşılığında para vereceğim böylece askerliği bedavaya getireceğim” diye düşünüyorsanız bilin ki buda yanlıştır. Çünkü askerlikte ve eğitimde para hesabı yapılmaz. Bu işte sponsor olmaz.
Buda benim fikrim.
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar